Yaşamın önemli bir dönüm noktasıydı. Buzdağının artık görünen yüzeyindeki bildik yaşamımdan adeta eser kalmamıştı. İş, çevre, ilişkiler, arkadaşlar, sahip olduğumu düşündüğüm beceri ve eğilimlerden çok farklı olarak yepyeni bir ortamın içindeydim; artık esnek çalışma saatleri olan, ailemin ön planda olduğu, yeni insanlar yeni bilgi ve becerilerle tanıştığım buzdağının diğer görünmeyen kısmında keşifler yapmam gerektiğini bana düşündürten bir o kadar da içimi ürperten bir noktadayken karşılaştım bu güçlü söz ile.

“Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan, yeni okyanuslar keşfedemez. “ Andre guide

İçimden bir ses mevcut düzenimi korumam gerektiğini hatta ne pahasına olursa olsun mücadele etmem gerektiğini söylerken, bir diğer tarafım çoktan yelken açmış yola koyulmuş bir şekilde bana yıllardır yaptıklarımın nedenlerini sorgulatmaya başlamış, değerlerimi, inançlarımı, hayallerimi apaçık yoluma sermişti bile.

Müthiş bir ikilem duygusu içerisinde olsam da o dönemde bilinmeyene doğru yol almaya karar vermiştim. Yıllar sonra anladım ki beni yeni yola iten o güçlü dürtüler yeni okyanuslara yelken açacak cesareti olan aslında çok derinlerde yolunu bilen bir kaptandı ve bu kendimden başkası değildi. Anladım ki, her insan kendi içinde ihtiyaç duyacağı tüm bilgiye sahipti.

Aslında hepimiz kıyıyı gözden kaybetmeden yeni okyanuslara açılmak, farklı yerler ve insanlar tanımak, yaşamımızda fark yaratacak değişiklikler görmek ve deneyimlemek istiyoruz. Beğenmez ya da arzu ettiğimiz tadı alamazsak hemen kendi kıyımıza, köşemize dönmek bildik tanıdık konfor alanında yaşamaya devam etmek istiyoruz ve biliyoruz ki bu güvenliğimiz açısından oldukça önemli. Hatta kendi etrafımıza ördüğümüz ağlar, duvarlar öylesine aşılmaz ki, yenilik yapmak, yaşamımızda bir değişikliğe gitmek veya bir şeylerden vazgeçmek demek, kıyıyı gözden kaybetmek anlamına geliyor.

Ama insanoğlu her şeye rağmen ister ve ihtiyaç duyar. Tatminkar bir iş ve kariyer olanakları, saygınlık, aidiyet duygusu, yolunda giden bir ilişki, sıcak bir aile, paylaşım için bir dost, yatırım için bir ev, eğlenmek için ortam, seyahat, her şeyi yapabilmek için para, sağlık, huzur vs.

Sorun şudur ki, her daim ulaşmak istediğimiz istekler, arzular, ihtiyaç ve beklentiler nerede, ne zaman ve nasıl tatmine ulaştırılacaktır?

Davranış bilimci Abraham Maslow’un geliştirdiği beş basamaklı ihtiyaçlar hiyerarşisi, bireyin en temel ihtiyacı olan fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamadan bir üst seviyeye çıkamayacağını söyler. Bunlar;

  1. fizyolojik ihtiyaçlar : yeme, içme, sex

  2. güvenlik ihtiyacı : barınma , sosyal güvence, maaş

  3. sosyal ihtiyaçlar : ait olma duygusu, sevme, sevilme

  4. saygınlık ihtiyacı : statü, saygınlık

  5. kendini gerçekleştirme : eğitim alma, yaşamında yeni alanlar açma, kişisel gelişim, dönüşüm

İhtiyaçlar, İnsan davranışlarının ortaya çıkmasında temel faktörlerdir ve her davranışın altında yatan görünen veya görünmeyen bazen bireyin kendisinin bile farkında olamayabileceği bir takım nedenler vardır. Tıpkı buzdağının altındaki büyük ana kütle gibi. Bu nedenlerin de bireye sağladığı bir takım yararlar veya tatminler söz konusudur. Böylece kişinin yaşam kaynakları oluşur. Bu kaynaklar bizi içten içe besler, geliştirir. Kısacası, neye İhtiyaç duyduğumuzu bilmek, nedenlerini keşfetmek, bizi zenginleştirir.

Günümüzde hızla önem ve değer kazanan koçluk kavram ve süreci yaşam kaynaklarımızın farkına vararak, daha kaliteli ve tatminkar bir yaşama ulaşmada önemli bir araçtır.

İstek ve beklentiler, engeller, zayıflıklar, güçlülükler, fırsatlar, tehditler………   Her şey zihnimizde kodlanmıştır. Biraz genetik, biraz ailesel, biraz okul, arkadaş ve çevrenin etkisiyle sosyalleşme sürecimize bağlı olarak, her birimize özgü biricik düşünceler, inançlar, yaşanmış tecrübeler, zihnimize nörolojik bağlarla kodlanır. Bunların yanı sıra dünyayı anlama ve algılama şeklimiz, içinde büyüdüğümüz toplumsal kültürün bizdeki yansımaları ve geçmiş deneyimlerimiz de zihnimizin şekillenmesinde önemli unsurlardır.

Zihnimizde oluşturduğumuz bu kodlar, bizimle yaşar bizi yönetir ve yönlendirirler. Bu noktada, harekete geçmek istediğimiz, değiştirmek veya tamamen ortadan kaldırmak isteğimiz, ya da iyileştirmek geliştirmek istediğimiz konu hakkında birilerinden tavsiye almak, bizi en iyi ihtimalle motive edecektir ancak eylemsel adım atmak konusunda yeterli olmayacaktır. Ayrıca aile büyüklerinin veya sistemin dayatması ile tercih edilen okul, iş, meslek, ilişki ve evlilikler uzun vadede çözüm olmaktan çok sorun olarak karşımaza çıkacaktır.

Bu noktada, problem odaklı yaklaşımdan, çözüm odaklı bakış açısına geçebilmek kendi içimize dönmekle başlayacaktır. Millton Erickson’a ait temel prensiplerden biri olan içsel kaynakların keşfi ile her bireyin tam ve bütün olduğu, ihtiyaç duyacağı tüm kaynak ve bilgilerin kendisinde mevcut olduğu düşüncesi ile,“ tam olarak neye ulaşmak istiyorum?” “bunu nasıl sağlarım” , “bunu istememdeki temel neden nedir? “sorularına içtenlikle verdiğimiz cevaplar, sağlam bir geleceğe doğru attığımız ilk adımlar olacaktır.

Koçluk, tüm bu zihinsel süreçlerimize adeta spor yaptırmaktadır. Görsel beynimizi kulanmamızı sağlayarak, karar ve eylem süreçlerimizi hızlandırır ve kendimiz için odaklı ve pozitif düşünmemizi sağlar bize detaylar verir, geleceğimizi tam da bizim istediğimiz şekilde hiçbir etki altında kalmadan inşaa etmemize olanak sağlar.

Yaşamımızı 3 temel enstrüman üzerine kurduğumuzu düşünebiliriz.:

1.Aile, ilişkiler ve değerler,

  1. Sosyal yaşam ve çevre,

  2. İş, kariyer ve sorumluluklar.

Yaşamı anlamlı kılabilmek ve tatminkar bir yaşam sürebilmenin ancak enstrümanlarımızı ahenkle kullanabildiğimiz ölçüde gerçekleşeceğine inanmaktayım. Koçluk, ritmi yakalamamızda hızlı, etkili, yarınlara pozitif bakabilmemizi sağlayan, özkaynaklarımızı keşfetmemize yarayan, bütünsel bakış açısıyla tüm yaşam alanlarımıza hitap eden, zaman zaman içine düştüğümüz isteksiz, amaçsız, değersiz, anlamsız, mutsuz motivasyonsuz ya da kararsız durumların çözüm ortağı olarak, farkındalığımızı arttıran, özniyetlerimizi bulduran, ulaşmak isteğimiz büyük resmi önce görmemizi sonra adım adım ona ilerlememizi sağlayan büyülü bir süreçtir.

Yepyeni okyanuslara açılırken, geçmişin pırıltılı anıları ve bugüne taşınan değerlerin farkındalığı ile, yarınlarımızı pırıl pırıl aydınlatmak ve yaratmak dileğiyle,

Sevgiler,

Berna ALTUĞ TURGUT