Bir iskeleden, denizin ortasındaki bir dubaya veya başka bir kıyıya yüzmek gibidir hedefe giden yol.
Sıcak bir yaz günü bile olsa kimilerimiz için sudaki az bir dalga veya dışarıda esen hafif bir rüzgar içimizi ürpertebilir ve daha suya değmeden girmekten vazgeçebiliriz. Kimimiz iskelenin merdivenlerini birbir iner suyun sıcaklığını merak ederek hissetmek ister. Soğuk gelir yine ürperirse her an vazgeçebilir.
Kimimiz parçalı bulutların arasına saklanan güneşin yeniden belirmesini bekler, kimimiz kaybolan güneşle, suya yansıyan karanlık bulutların gölgesinden huzursuz olur. Suyun renginin değişip koyulaşması, bazılarımız için huzurlu ve romantik hissettirirken, diğer bazılarımız için belirsizlik ve güvensizlik hissi yaratır.
Hele bazılarımız için ise, bu karanlık suyun derinliklerinden yansıyan belirsizlik endişe ve tehlike olarak algılanır. Suya girmeye cesaret edenlerin de kimisi telaşla kendini suya attıktan ve birkaç atraksiyon yaptıktan sonra hedefe ulaşamayacağına kanaat getirmiş olmalıdır ki etrafını kolaçan ederek hızla geldiği gibi geri çıkarlar sudan. Ama bazıları vardır ki, emin adımlarla merdivenlerden iner bir anda suya balıklama atlar ve tüm güçleriyle denize meydan okurcasına yüzer giderler. Hatta bazıları merdivene bile tenezzül etmeden yukarıdan kendilerini bırakıverirler.
İşte bunlar ne istediklerini bilen kararlı ve başarılı olanlardır.